Kavga Görmekten Sıkılanlardan mısınız?
Bir toplum içinde yaşamaya devam ettiğimiz sürece her gün birçok sayıda insanla diyaloğa giriyoruz. Çalışma arkadaşlarımızla, müşterilerimizle, ailemizle, mahallemizdeki marketle, aracımıza yakıt dolduran görevliyle, yolda adres soran herhangi biriyle ve daha niceleriyle.. Yaşanan her diyaloğun kazanan ve kaybedeni olmasa dahi mutlaka bir ve/veya birden fazla yöneteni oluyor. Eğer iletişim konusunda özel bir uzmanlığınız ya da yeteneğiniz yoksa muhtemelen gün içi diyalogların çoğunluğu otomatik pilotta gerçekleşiyor. Belki diyaloğu yönetiyorsunuz ancak çoğunlukla bu, yönetme amacı güttüğümüz için değil, diyalog bize fırsat sunduğu için otomatik pilotun kalitesinden kaynaklanıyor. Muhtemelen böyle bir yetkinliğe sahip olmak istemeyenleriniz hatta samimiyetsiz bulacaklarınız olacaktır ancak, düşünsenize iletişim halindeyken bu otomatik pilotu kontrol edebilseydiniz ve istediğiniz an direksiyonu istediğiniz yöne kırabilseydiniz sizi neler bekliyor olurdu?
Geçenlerde yaklaşık 2 günümü acil serviste geçirdikten sonra, 3. gün istirahat raporumu almak amacıyla tekrar aynı hastanenin acil servisine gittim. Bir hastane acil servisinden ortam koşulları olarak genelde şöyle bir beklentim vardır; ortalıkta bir oraya bir buraya koşturan hemşire ve yardımcı personeller, herkesin yolunu gözlediği ancak o kadar koşturmaya rağmen koridorlarda görmekte zorlandığınız acil servis doktorları, fiziksel acı çeken insanlar, eser miktarda gürültü, eser miktarda havasızlık ve bir kaos ortamı. Hastanenin acil servis kapısına ulaştığımda şöyle bir manzara ile karşılaştım; acil servis odalarının yakınında keyifle sohbet eden hemşireler ve yardımcı personeller, yüksek miktarda sessizlik, bol oksijen ve dingin bir ortam.
Kayıt bankosuna adım adım ilerlerken ortamda farklı bir enerji hissetmeye başladım. Bir diyalog kulağıma geliyordu. 65-70 yaşlarında bir hanımefendi ile kayıt bankosunda çalışan hastane personeli arasındaki bir diyalogdu bu ve sıramı beklerken diyaloğun şu kısmına şahit oldum;
Hastane Personeli: Üzgünüm sizi arayıp bilgi verdirtemeyiz.
Hanımefendi: Aaaaa! Neden?
Hastane Personeli: Hanımefendi, burası acil servis!
Hanımefendi: Ama her yer yapıyor, telefon ile dönüş yapıp bilgi aktarıyorlar. Siz neden yapamıyorsunuz?
Hastane Personeli: Hanımefendi polikliniklerden size dönüş yaparlar ancak acil serviste böyle bir uygulamamız yok maalesef.
Hanımefendi: O zaman bana bir telefon numarası verin ben ulaşayım. Ama yavrum öyle bir numara verin ki, aradığımda hemen ulaşabileyim.
Hastane Personeli: Hastanemizde çağrı sistemi var, siz aradığınızda numara direk oraya..
Hanımefendi sözü kesip araya girer ve: Yavrum şımarıkça davranmıyorum değil mi? Kusuruma bakmayın, yaşıma verin.
Hastane Personeli: Olur mu efendim öyle şey, buyurun bu numaradan ulaşabilirsiniz. Aradığınızda, hastanemizin konumunu ve bölüm adını söylediğinizde direk aktarırlar.
Hanımefendi: Teşekkür ederim. Tekrar kusuruma bakmayın.
Yaşanan diyaloğu bir duygu karmaşasında izledim sıramı beklerken. Önce acil serviste yaşanan bu diyalogdan kaynaklı biraz kızgınlık, sonrasında hastane personelinin zor durumu ve sabrı için biraz şefkat ve son olarak Hanımefendinin profesyonelce sergilediği “duygu yönetimi” karşısında sorgulamalarımın yaşattığı şaşkınlık..
Evet, tartışmasız, kavgasız, gürültüsüz, sulh olmuş halde mutlu sonla biten bir diyalogdu bu ve bir kazananı vardı. Duygu karmaşam ve diyalogda bir kazanan olduğu hissiyatı, yaşanan diyaloğu sorgulamama yol açtı.
- Kim kazandı?
- Nasıl kazandı?
- Bir kazanan olmalı mıydı?
- Diyalog yaşanırken taraflar arasındaki enerjinin yönü nereye doğru değişti?
- Diyalog tamamlandıktan sonra taraflar ne hissediyordu?
- Diyaloğun bir tarafı olmayan ben neden bunları düşünüyordum?
- Benim hissiyatım neydi? ..
Bugün için ulaştığım sonuç şu:
Diyaloğun iki tarafı da haklı olduklarını ve bir an önce bu diyaloğun kendi lehlerinde bir sonuçla bitmesi gerektiğini düşünüyordu. Karşılıklı restlerle devam ederken, hanımefendinin hamlesi ile oyun planı değişti. Hanımefendi hizmet almak için oradaydı ve aslında istediği tarzda bir hizmeti oradan almak için sunulan hizmetin şeklini değiştirme gayretindeydi. Hastane personeli ise bir hizmet sunmak için oradaydı ve oyun planı değiştikten sonra hizmetin sınırlarını esnetiyormuş gibi davrandı. Aslında her ikisi de sonuçtan yeterince memnun değildi ancak, birbirlerine doğru adım atabileceklerini ve esnekliklerini göstermiş, karşılıklı restleşmek dışında da çözümler olabildiği noktasında sulh olmuşlardı.
O gün o acil servisteki hanımefendi bence bir duygu okuyucuydu. Hastane personelinin duygularını ve kendisine yöneltmek istediklerini otomatik pilotu devreden çıkartarak kendisi lehine kullanmıştı. Bir duygu okuyucu olmasanız dahi, doğru diyaloglar/ilişkiler geliştirebilmek, bazen bir savaşı kazanmak, bazen sevgiyi doğru ifade edebilmek için, duyguları baskılamak yerine varlığını kabul etmek ve öncelikle o an nasıl bir duyguya sahip olduğunuzu hissetmek, ifade etmek gerekiyor. Kendi kendinizin duygu okuyucusu olma yolu bazen zorlayıcı, bazen şaşkınlık yaratıcı, bazen ise keyifli ama hepsinin nihai çıktısı olarak hissiyatınız muhtemelen bütünlük olacak.