Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL

Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar ve Online Eğitim: Sebepleri Anlayalım, Çözüm Her Zaman Var

Pandemi. Herkesin bilmediği belirsiz bir süreç… Ve değişen yaşam koşulları, her şeyin online döndüğü yeni bir yaşam biçimi. Üstün zekalı çocuklar için ilk önce ütopya olarak tanımlanan ancak sonradan distopik bir hikayeye dönen online eğitim süreçleri. Şimdi üstün zekalı bir çocuğun hayatından online eğitim ve hisleri ile başlamak istiyorum.

Dün gece bir çocuğun gözyaşları ile yandı içim. Çok sevdiğim bir arkadaşımın tanılı çocuğu ile sohbet ederken neler yaşadım, ah bir bilseniz hem de nasıl yandı içim!

Okul sistemi ile ilgili göz yaşları ile ilgili anlattıklarını dinlerken sakinliğimi korumak ve onu anlamaya odaklanmak ne kadar zorsa inanın bana “Öyle haklısın ki..” cümlesini tekrarlamak da o kadar zordu çünkü bu cümle onun acılarına neden olan durumların da doğruluğunun kanıtı idi, ki öyle.

O ortaokulun ilk yılı online eğitimle geçmiş, geçen sene mezuniyetini online yapmış, beşinci sınıf öğrencisi, daha 11 yaşında. 11 yıllık hayatının son 1,5 senesi okuldan uzak geçti. Okulu ortalama 25-30 santimetrelik dikdörtgen ekranlara sıkışmış, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin sadece belden yukarısını görecek şekilde, koşmadan, oynamadan, sormadan, anında aklına gelen cevabı ve espriyi yapamadan küçücük bedeni ekran karşısında ve saatlerce ve saatlerce aynı noktaya bakarak ve daha da önemlisi “Bir şeyler öğrenmesi beklenen” bir süreç olarak geçti. Yani hayatının %13 ü bu şekilde…

Hiç bu açıdan bakmadığınızı tahmin edebiliyorum. Şu an 50 yaşında olan birinin 6,5 senesinin bu şekilde geçtiğini düşünün hayat yüzdesi olarak…

Neler mi dedi?

  • Ben eğitimin önemli olduğunu biliyorum ve öğrenmeyi de çok seviyordum. Online eğitimde çok ama çok sıkılıyorum. Defalarca ve defalarca tekrar ediyorlar. Beynime bir çivinin çakılması gibi her tekrar edildiğinde kafamın içine bir şeyler çakılıyor gibi (tüm bunları söylerken göz yaşlarından t-shirtü ıslanmış durumda). Mesela her sene matematik aynı konulardan başlıyor, yeni o kadar az şey öğreniyoruz ki, ben bunları tekrar ve tekrar dinledikçe içim çok acıyor, çok sıkılıyorum, ölecekmiş gibi oluyorum… Öğretmenim kamerayı açın diyor ve hep oturmak zorundayım. Başka şeylerle ilgilenirken, mesela elimde bir top ya da oynadığım bir kağıt parçası varsa, daha iyi dinleyebiliyorum ama öğretmenimi de üzmek istemediğimden ne ekranı kapatıyorum ne bunu yapıyorum. Ve ben daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum, offff çok kötü, çok kötü, ve yapılabilecek bir şey yok! Ve ben cevap veriyorum bu duygularında HAKLISIN.

 

  • Ödevler… diyor. Birkaç saniye duruyor, bekliyorum. Bana “Yanındaki büyük pelüş oyuncağımı verir misin?” diyor. Ona sarılıyor, ve bir nefes alarak ağlayarak anlatmaya devam ediyor. Ödevler, ödevler tam bir işkence, sadece katlanmamız gereken bir işkence ! Hep bildiklerimizin tekrarı ve ödevlerimizden karnelerimize not vereceklermiş. Ya sınıfta kalırsam, (!) (Uzun zamandır öğrencilerin ağzından duymadığım bir ifade) ve ekliyor bu beni çok korkutuyor. Of ya offf ben ödev vermesinler demiyorum ama yeni şeyler öğreneceğimiz ödevler versinler. Ben aynılarını yapmaktan çok ama çok sıkılıyorum ve çok mutsuzum. Bunun  hiçbir çözümü de yok (bir sessizlik ve bir süre daha ağlaması) bu tam bir işkence…işkence… Mesela ödev olması dünyadaki en kötü şeyden bile daha kötü. Olmaması için her şeyi yapmaya hazırım. Yani ben sadece benim yeni şeyler öğrenebileceğim ödevler olsun istiyorum… Bu çok mu zor? Ve ben cevap veriyorum ”HAKLISIN”

 

  • Bir de ben sınavları hiç sevmiyorum. Çünkü online eğitim süresindeki sınavlarda öğretmenlerim benden beklentilerini söyledikçe strese giriyorum ve daha iyiyi yapmaya çalıştıkça daha çok hata yapıyorum. Ben öğretmenlerimi, annemi, babamı üzmek istemem ki. Ama neden tüm her şey sınav sonuçlarına bağlı. Kimse neden bana bu şıkları neden işaretlediğim, sormuyor. Herkesin tek sorduğu kaç yanlışım olduğu? Burada bile yanlışlar soruluyor neden doğrular sorulmuyor ki? Ben diyor ve duruyor.. çok üzgünüm (Ağlama hıçkırıklarla devam ediyor) kendime bunu yakıştıramıyorum, çok hata yapıyorum ve neden hata yaptığımı bilemiyorum. Çok ama çok kaygılanıyorum. Neden bu tür sınavlar var ki ya da bunlar varsa neden bu kadar ödev veriyorlar ki!! Ve cevap aynı “HAKLISIN”

 

  • Okulda öğretilenler dışında hayata dair derslerimiz olsa keşke. Mesela ben farklı ülkelerin kültürlerini merak ediyorum (haritalara ilgisi çocuk yaşlardan beri olan ve dünyayı bir ülke ve insanları da tek bir halk gibi gören çocuklarımızdan biri). Mesela matematik ile ilgili sohbetler edebiliriz, balıklar hakkında bilgi verilebilir, ekmek yapımı anlatılabilir, bitkiler ve yetişmesi, hayvanlar, pastacılık dersi olabilir mesela ya da eşyaların nasıl yapıldığına dair konuşabiliriz. Anaokulunda meslekler anlatılıyordu, öyle güzeldi ki (sesi titrer bunları söylerken). Tamam öğrendiklerimiz de güzel ama yeterli değil merak ettiklerim okulda yok. Biliyorum üniversitede eğitim alıp istediğimiz konuda uzman olabileceğimizi ama ben birçok konuyu merak ediyorum, bunları bilmeden uzmanlaşmak istediğim alanı nasıl belirlerim ki. Ve cevap aynı “HAKLISIN”

 

  • Bir de derslerde, ben öğretmen olsaydım eğer, herkesin hızına ve ilgisine göre ödev verirdim (Farkında olmadan bireyselleştirilmiş eğitim modelinden bahsediyor). Tamam biliyorum herkesin yetenekleri ve hızları farklı ama hepimizi aynı anda bir ortama koyunca da hallolmuyor ki bu iş. Yaaa keşke bizim ülkemizdeki eğitim sistemi de farklı olsa. Bazen annem anlatıyor farklı ülkelerde farklı uygulamalar varmış. Öyle güzel ki… Yani ben burada yaşamak istiyorum ama (gene ağlamaya başlıyor, gözyaşları sel gibi akıyor) okulla ilgili çok ama çok üzgünüm… Ve benden cevap “HAKLISIN”

 

  • Bir de okul ya online olsun ya açılsın. Bir öyle bir böyle olmaz ki. Ben okula gitmek istiyorum. Çünkü orada dersler bu kadar sıkıcı olmuyor yani sabredebiliyorum ya da dayanabiliyorum. Mesela arkadaşlarımla oynuyorum, espriler yapılıyor, kantine gidiyoruz, yemekhanemiz var… Yaa çok özledim okulumu…

 

  • Aaa bir de şu var. Online eğitimde ödevlerimiz için bir sonraki gün erken kalkıp tamamlayıp okula gitme şansımız olmuyor (gene ses tonu düşük ve titrek bir şekilde) Bilgisayara ödevler saat 23 59 dan sonra birkaç saniye bile geç kalsan yüklenmiyor. Mesela ben bazen ödevlerimi yapamadığımda sabah erken kalkıp tamamlıyordum, ama artık bu imkansız. Bu çok kötü (kafası önünde ve çaresizlik içinde)… “HAKLISIN”

 

  • Bir de şu var (Öyle anlaşıldığını hissettikçe konuşmak istiyor ki) gözlerimiz için de sağlıksız online eğitim. Mesela ben aralarda da arkadaşlarımla bilgisayar oyunu oynayabiliyorum ya da evde bazen oynadığım oyunlar var. Derslerle beraber günde 6-8 saat bilgisayar göz sağlığım açısından da iyi değil…. “HAKLISIN”

 

Üstün zekalı ve yetenekli çocukları olanlar hemen bu yazılarımdaki duyguyu yüreklerinin tam ortasında hissettiler ve belki de çoğuna “Evet, evet bizde de durum aynı” diye içten içe onay verdiler. Bakın, durum tespiti kadar çözümler de önemli. Tespit hepimiz de tamam dersek eğer çözüm önerilerine bakalım isterseniz.

Pandemi dönemi ile beraber haftada üç gün başlayan, sonra normalleşme süreci ile bir güne düşen ve üstün zekalı ve çocuk sahibi ebeveynlerin sorularını yanıtladığım sosyal medya aracılığı ile yaptığım canlı yayınlarda bana en çok gelen sorular en temel başlıklarda aşağıdaki gibi

  • Çocuğum online derslere girmek istemiyor, çok sıkılıyor ne yapabiliriz?
  • Çocuğum online ders dinlerken resim çiziyor, kitap okuyor derse odaklanmıyor. Ne yapabiliriz?
  • Çocuğum ödev yapmak istemiyor. Ne yapabiliriz?
  • Ağlayarak, kusarak ödev yapıyor ne yapabiliriz?
  • Sıkıldığında tik, tırnak yeme vb başladı. Ne yapabiliriz? (Bu konuda her zaman psikolog arkadaşlarıma yönlendirme yaparım).
  • Bilgisayar oyunlarına çok yöneldi. Ders aralarında arkadaşları ile oyun oynuyor ve sonra da akşam saatlerinde sözleşip oynuyorlar. Ne yapabiliriz?
  • Arkadaşlarını ve okulu özlüyor. Ne yapabiliriz?
  • Öğretmenleri sorduğu soruları ukalalık anlıyor. Ne yapabiliriz?
  • Neden hep bildiğim şeyleri tekrar ediyorlar diyor çocuk. Ne yapabiliriz?
  • Bu sene sınav senesi online eğitimde hiçbir şey yapmıyor. Ne yapabiliriz?

 

Şimdi az nefeslenelim hep beraber. Biraz biz yetişkinlere bakalım. Hepimizin işleri ve hayatı online platformlara taşındı. Toplantılar, yayınlar, haberleşmeler, konuşmalar ve hatta ev gezmeleri, aile ziyaretleri ve arkadaş buluşmaları. Hepimiz sarılabileceğimiz, kokusunu alabileceğimiz, dokunabileceğimiz, ortak mekanda kahkahalar atacağımız anlık esprileri özledik. Bizler yetişkiniz, hadi itiraf edelim, biz de zorlandık. Altımızda şortlar ya da eşofmanlarla toplantılar yaptık, ekranın görüneceği alanlara ve ekrandan gözükecek kadar kendimize özen gösterdiğimiz zamanlarda kendi motivasyonumuzu yüksek tutmak için çabaladığımız zamanlar da çok oldu. Bu hengamede de belki de çocukların online dersleri bizlere de nefes alanı oldu ve sanki yanımızda girilen derslerde her şey kontroldeymiş gibi hissettiğimiz anlar da. Ama hepimizin kendi adına çıkarımları var ve olmalı da.

Gelelim biraz da diğer dinamiklere ve eğitime. Eğitim sistemi içindeki tüm kademelerde, inanın ilkokuldan üniversiteye kadar, evde olmanın bir konfor olduğu düşünülerek öğrencilerden beklenenler kabul edilemez bir yük getirmeye başladı.  Öğrenciler de öğretmenler de çıkmazdalar ve eğitim sistemine adapte olmaya çalışıyorlar. Ve her gün ve her gün ve her gün bilgisayarlarına başına oturulup hayat sanki bir diğer günün tekrarıymış gibi yaşanıyor.

Durum herkes için zor ve üstün zekalı & yetenekli bireyler için ÇOK DAHA ZOR. Sanırım durum en kısa şekilde şu;

“Üstün zekalı ve yetenekli bireyler bir hayalin mimarı, bir ideolojinin aracı ve başarının anahtarı değildir. Onlar, tüm anlaşılmazlıklarına rağmen adapte olmaya çalışan, hatta uyumsuz gerçek hayattan (hayatın gerçeklerinden) çok uzak olmakla suçlanan, hassas ve abartılı (!) duyguları yüzünden etiketlenen ve anlaşılamayan bireyleridir.” 

Üstün potansiyelli çocukların yaşadıklarına ve sorulara çözüm önerilerim ise aşağıda. Baştan anlaşalım, cevapların ve çözümlerin çoğu sizler, yani ailelerin, üzerinde. Uğur hanım bizler elimizden geleni yapıyoruz diyorsunuz, ben de daha iyisi için hep beraber gelişebiliriz diyorum.

  1. Üstün zekalı ve yetenekli çocuklar müthiş bir merak duygusu ile yaşarlar ve büyürler. Dünyaya karşı merakları öyle çoktur ki bazen uyumak bile istemezler hayatı kaçırmamak için. Son derece yaratıcı sorular sorar, çoğu zaman şaşırtan farklı bakış açıları ile bizleri hayretler içinde bırakırlar. Öğrenmeye istekli, araştırmayı seven ve genelde süreç odaklı çocuklardır. Var olan online eğitim süreçlerinde bildikleri bilgilerin tekrarı ve anında akışta ola bir sosyal iletişimde soru soramamaları veya yorum yapamamaları onları çok zorlar. Yaş gruplarına göre farklılık gösterse de durumlar, hemen her yaş grubu için durum budur. Kendilerine özel eğitim sistemi içinde bulunamadıkları gibi, online eğitim süreçlerinde dış ve sosyal etmenlerden uzak, saatler boyu sandalyelerinde oturup çok ama çok sıkılarak dinlemeye çalıştıkları dersler işkence haline gelmeye başlamıştır. Bu durumda aileler
    1. Çocuklarının hangi derslerde ve neden sıkıldıklarını ve zorlandıklarını tespit etmeliler
    2. Gerektiğinde akıllarına gelen soruları yazmaları ve sonra sormaları için bir defter kullanmalılar
    3. Gerekirse öğretmenleri ile konuşarak proje bazlı araştırma ödevleri istemeliler
    4. Çocuklarının ilgi alanlarını destekleyerek, okul dışı faaliyetler ile destekleyerek genel hayatlarından mutlu ve huzurlu olmalarını sağlamaya çalışmalılar
    5. Yaratıcı ve farklı soru ve düşünce tarzı için takdir etmeliler
    6. Çocuklarının farklı yorum ve sorular üretebileceği aktiviteler ve etkinlikler planlamalılar

 

  1. Üstün zekalı ve yetenekli çocukların duygusal hassasiyetleri vardır, empati becerileri yüksektir, başarısızlıkları onları üzer, mükemmelliyetçi yapıları vardır ve adalet duyguları gelişmiştir Bu yüzden bir yandan eleştiri getirirken bir yandan da öğretmenleri ve ebeveynlerini üzdüklerini düşünerek kaosa girerler. Bu durumda aileler
    1. Çocukların duygularını rahatça ifade edebilecekleri platformlar yaratmalı
    2. Kendi duygularını da ifade eden ebeveynler olmalı
    3. Ödev ve sınav sonuçları üzerinde durmadan ve başkası ile mukayese etmeden çocuğun bireysel gelişimi üzerine odaklanmalı
    4. Tek kazananın olmadığı aktiviteler düzenlemeli (Hep beraber yapılan pasta, ekilen saksı vb gibi)
    5. Yaş grubuna göre duygularını yazmalarına veya başka bir yolla ifade edecekleri sanatsal faaliyetlere yönlendirilmeli
    6. Tek sıkılan ve zorlanan kişinin o olmadığı ve başkalarının da zorlandığı söylenmeli (Bu sen adapte olmalısın şeklinde değil de, seni anlıyorum ve senin gibi hissedenler de var ve sen yalnız değilsin mantığında olmalıdır)
    7. Onu koşulsuz sevdiğinizi hissettirmeli (Kaç alırsan al seni seviyoruz gibi bir cümleden bahsetmediğimi (umarım) anlamışsınızdır)
    8. Zaman yönetimi konusundan -mükemmelliyetçilikten dolayı- sapmalarında destek olmalı (zaman yönetimi yapmalısın demek yerine, başta keyif aldığı aktiviteleri koyarak yaptığı bir programa sorumlulukları ile ilgili yerleştirmelerin de yapılması)
    9. Duygularında ve düşüncelerinde haklı olduğunu söylemeli ve bu durumun karşı tarafı üzmeyeceğini ve onun için de bir gelişim alanı olacağı anlatılmalı

 

  1. Hayata dair öğrenme istekleri, temel bilgiler ve farklı alanlardaki multidisipliner bakış açısı ve derslerin bu formatta olmaması üstün zekalı çocukları hayal kırıklığına uğratmakta ve okul süreçlerinde özellikle online eğitimdeki dersleri daha da anlamsız ve gereksiz kılmaktadır. Bu durumda aileler
    1. İlgi alanlarını öğrenmeli ve yargılamadan desteklemeli
    2. O alan ile ilgili uzmanlarla tanıştırmalı (eğer çocuk da istiyorsa)
    3. Konu ile ilgili videolar izleyip üzerine yorumlar yapılmalı
    4. İlgi duyduğu konular ile ilgili özel bir alan yaratılmalı
    5. Bu ilgi alanlarından dolayı takdir edilmeli (Bu özellikle ilkokul çağı çocuklar için son derece önemlidir)

 

  1. Üstün zekalı ve yetenekli çocukların ve bireylerin aşırı duyarlılık alanları vardır. Dabrowski’nin çalışmaları bu anlamda son derece değerlidir. Online eğitimlerde saatlerce dikdörtgen ekranlardan ders dinlemek zorunda kalan öğrencilerin farklı şeylerle ilgilenerek ders dinleme ve üstün zekalı çocuklarda motivasyon konusunu farklı kaynaklardan da araştırabilirsiniz. Benim önerim ise bilim gerçeğinden hareketle bu konuda esnek olunmasıdır.

 

  1. Üstün zekalı bireylerin kaygı ve stres seviyeleri diğer bireylere göre daha yüksektir. Bu bağlamda sonuç odaklı sınavlar oldukça baskı yaratırken, bu süreçlerin yönetilmesi için ailenin iyi bir gözlemci, yönetici, iletişimci ve algıları açık olması gerekir. Sınav stresi deyip geçmenin imkansız olduğu bu durumda ailelere önerilerim,
    1. Çocuğun duygusunu yargılamadan anlamaya çalışmalı
    2. Eşler bu süreçte beraber hareket etmeli
    3. Gerekirse öğretmenle ve okul rehberliği ile konuşup nasıl yardım edeceklerini bilmeleri için destek olmaları konusunda bilgi almalı
    4. Çocuğun stres ve kaygı seviyesi çok yüksekse bir uzmandan destek alınmalı ve bu süreçte çocuk sınavlardan ve okul süreçlerinden uzak tutulmalı

Eminim daha birçok sorunuz var kafanızda, olsun sorular iyidir zaman içinde hepsini cevaplarız. Bana her zaman ugur.zat@boun.edu.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Ancak temel anlamda sanırım vermek istediğim mesajı verip bilgilerimi de sizinle paylaştım.

Sonuçta, bildiğin tek bir gerçek nedir deseler “Aileler geliştikçe ve değiştikçe, çocuklar da değişiyor, gelişiyor, mutlu ve huzurlu bireyler oluyor” derim. Peki sen var mısın gelişime? Varsan, süper. Varsan ama nasıl başlayacağını bilmiyorsan eğer buradayım(z)…

Dr. Uğur Zat



Kapat