Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL

Üstün Zekalı ve Yetenekli Ergenlik Dönemi Çocuğa Sahip Olan Ailelere Rehber

Üstün Zekalı ve Yetenekli Ergenlik Dönemi Çocuğa Sahip Olan Ailelere Rehber Niteliğinde Yazı Serisi

Bölüm 1

Her biri birbirinden farklı. Derler ya beş parmağın beşi bir olmaz diye, aynen öyle. Öyle farklı katkıları ve tınıları var ki bu hayatta.

Ortak paydaları zeka katsayıları. Her biri belli bir zeka katsayısının üzerinde. Bu da onları üstün zekalı ve yetenekli yapıyor, yani özel eğitim gerektiren dezavantajı gruptalar. Oysa kendileri ile konuştuğunuzda her biri kendini farklı görmek istemiyor hatta bazıları “zeka” kelimesini duymak ve kullanmak dahi istemiyor.

Onlar herkesin farklılıkları olabileceğini, kendilerinin farklı olmadığını savunurken; diğer taraftan da kendi farklılıklarının farkında ve yetişkinliğe de adım atmaya başladıkları yaşlardalar: Onlar üstün zekalı ve yetenekli ergenler.

İnanılmaz keyifliler; farklılar, çıkarımları harika, inanın her şeyin farkındalar, çoğu zaman yalnızlar, hemen hepsi anlaşılmadığını ve çok az anlaşıldığını düşünüyor, çoğunun arkadaşları yok denecek kadar az, bazıları arkadaş edinme konusunda bile desteğe ihtiyaç duyuyor yani sosyal iletişim becerileri destek istiyor, pek çoğunun hayali kendi istekleri doğrultusunda eğitim almak, hemen hepsi disiplinler arası bakış açısına sahip, çoğunun umudu yurt dışı, hemen hepsinin yoğrulduğu ellerde şekillenmeleri farklı, maalesef bazıları ağzında gümüş kaşık ile doğuyor bazıları da ailelerinin algı ve bakış açılarının sınırlarının içinde saplanıp kalıyor.

Üstün zekalı ve yetenekli çocukları olan aileler uzmanlık alanım, ancak çocuk 13 yaş ve üzeri yani kendini ifade edebilecek yaşa gelmiş ise o zaman onlar ile mentorluk çalışmaları yaparken aileler ile beraber yol aldığımız süreçlere giriyoruz. Amacımız ailenin üstün zekalı çocukları için yapabileceklerinin en iyisini yapması için çalışmalar yapmak.

Tanı aldıktan sonra ailelerin ilk birkaç senede harcadıkları çaba ve destek o ya da bu nedenle çocuklar büyüdükçe azalmakta. Durumu kabulleniş midir yoksa sadece umutsuzluk mu bilinmez ancak tüm sosyal paylaşımlarda soru soran ailelerin %90’dan fazlası ilkokul ve okul öncesi dönemi çocukları olan veliler. Peki ne oluyor da zaman geçtikten sonra “Üstün zekalı çocuğum için ne yapabilirim?” sorusu su akar yolunu bulur şekline geliyor? Gelin hep beraber bakalım, anlamaya çalışalım.

Bu noktada pek çok üstün zekalı genç ve ailesi ile çalışırken aşağıdaki başlıklar sanırım sorularımızın da cevabı niteliğinde.

1. LGS, TYT, AYT VE DİĞER SINAVLAR: Aileler çocuklarının farklılıklarını neredeyse tam da bu süreçte görmezden gelmeye başlıyorlar. Genelde bakış açıları ve söylemleri “Yapılması gerekenler var, şimdi onların farklılıklarını düşünmek zamanı değil, hele iyi bir liseyi kazansın da sonra da üniversite tabi ki sonra istediğini olur, yapar ve imkanları olur. Şimdi hayatın gerçekleri varken, farklılıkları düşünmek çok da doğru değil. Biz sistemin dışında kalamayız ki… “

Hele bir de sınavlara hazırlık süreçlerinin bir yıl önceden başladığını düşünürsek durum daha da vahim hale geliyor.

Aileler Ne Yapmalı? Üstün zekalı gencin özellikleri göz ardı edilmeden bir program yapılmalı. Stres ve kaygısını düşürmek üzere, sınav yılı da olsa keyif aldığı aktiviteleri de yapmasına izin verildiği (ve hatta artırıldığı) bir süreç organize edilmeli. Maraton koşucusu gibi düşünülüp, enerjisini ve emeğini hemen hızlıca bitirmeden adım adım yol almalı. Ebeveynler bu noktada gözlerini ve kulaklarını tıkamalı. Günde 300-500 soru gibi insan üstü hedeflerin konulmasından ziyade etkin ve verimli çalışma teknikleri ile hata yaptıkları yer ve konularda destek alınmalı. Genelde basit sorularda hata yaptıklarını ancak karmaşık problemleri çözmede becerilerinin daha iyi olduğunu defalarca kez duydum ve deneyimledim. Bu noktada korkutmadan ve sakince çözüm adımları öğretilmeli ve hepsinden önemlisi sorulara farklı ve yaratıcı bakış açıları takdir edilmeli.  Sınavda sorulara bakış şekli, dikkatinin dağıldığı noktaların belirlenmesi, nasıl çalışacağı ve dinleneceği konusunda rehberlik edilmesi son derece önemli. Tabi ki hedefi olmayanın elindeki pusulanın işe yaramayacağı gerçeği ile de ilk 5 okul tercihi en azından belirlenmeli. Burada okullar sınav öncesi incelenmeli, öğrenci ve velileri ile de gerekirse iletişim kurulabilecek platformlar oluşturulmalı. Analiz ve sentez becerisi güçlü olan üstün zekalı öğrencilerin bireysel hızlarına, gelişmesi gereken ve güçlü oldukları ders ve konulara göre özel bir çalışma yapılmalı. Bu konuda beraber çalıştığımız gençlerde ciddi yollar kat ettik. Hepsinin performansı aileler ve çevrenin de etkisi ile farklılıklar gösterse de hepsi sınav kaygısı düşük, kendinin farkında ve motivasyonları yüksek gençler oldular. Asıl kazanım da bu, kendini tanıyan ve özelliklerini yönetmeyi bilen gençler olmak. Bu arada, hemen hepsi de hedeflerine ulaştılar.

Üstün Zekalı Gençler Açısından: Onlar hayal dünyalarını ve yaratıcılık becerilerini eğitim sistemine kurban veriyorlar. Önlerinde onlar için önerilen tek yol olan eğitim süreci kendilerine olan sevgiyi ve saygıyı yitirmeden yürümeleri gereken bir yol. Tüm duygularını çelik kasalara koyup kilitlemek zorunda kalıyorlar adeta. Her serzenişlerinde ise herkesin aynı durumda olduğu argümanı ile bastırılan kişiler olmaya başlıyorlar. Oysaki onlar kendi eğitim hızlarına ve yetenek alanlarına göre desteklenmesi gereken grup.

Hatta bazı insanlar onları dünyanın, vatanın ve toplumun geleceği ve kurtarıcısı olarak görecek kadar da ileri gidebiliyor. Haydi diyelim öyle, bu iş sadece bu yola mı yapılmalı? Tüm araştırmalar üstün zekalı ve yetenekli bireylerin farklılıklarından ve desteklenmesinden bahsederken bu yolun yanlışlığı aşikarken sorarım neden bir çözüm üretilmesi bu kadar zor? Yapılan araştırmalar Z kuşağının büyük oranının yurt dışında yaşama isteğini gösterince hayıflanıp ve bazen de haklı bulup onlar için en iyiyi umut ederken, ne için neyi feda ettiğimiz iyi değerlendirilmeliyiz. Bu en temel kurallardan biri. Ne demişler “Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmeli”

2. “ARTIK ERGENLER BİZİ DİNLEMEZLER Kİ!” YANILGISI: Üstün zekalı ve yetenekli bireyler ile aileleri arasındaki ilişki son derece önemlidir. Bunu bilim de desteklerken, bu sürecin ve ilişki modelinin her aile için farklı olacağını da belirtiyor. Tarzınız ne olursa olsun eğer çocuklarınızla küçük yaşlardan itibaren sohbet ortamı yakalamışsanız, onları yargılamadan kendileri olmalarına izin vermişseniz ve gelişimlerine katkıda bulunmuşsanız, koşulsuz ve çok sevmişseniz, sorunlarına çözüm bulurken size danışmışlarsa, arkadaşları ve olan olaylar hakkında da sohbet etmişseniz KORKMAYIN, bu ergenlik sürecinde de devam edecek. Yargılanmadan büyüyen ve farklılıkları ayaklarına dolandığında aileleri tarafından desteklenen çocuklar ileride de aileleri ile keyifle yürüyorlar. Ailelerin öneri ve isteklerini göz önüne alıyor ve yönlendirmelerini önemsiyorlar. Yani sizi dinliyorlar. Onlar hayatlarının her aşamasında kendi farklılıkları ile yüzleşecekleri sayısız durum yaşayacaklar. Bunları emin olun çok da güzel yönetiyorlar. Tabi ki sizler onları yalnız bırakmak yerine arkalarında olduklarınızı hissettirirseniz.

Aileler Ne Yapmalı? Hiçbir şey için geç değil. Onlara saygı duyulduğunu hissettirerek ve kendilerinin yargılanmadan kabul gördüklerini içselleştirmelerini sağlayarak sohbet ve paylaşım imkanları hep var. İnanın haftada ya da iki haftada bir olan “ebeveyn ve çocuk” günleri inanılmaz işe yarıyor. Hatta pek çok aile bunu yaparken telefonları yanlarında olsa bile konuşmama ve ilgilenmeme kararı alıp tüm vakitlerini birbirlerine ayırıyorlar. Yemek yiyip kahve içerken sohbet ediyorlar. Yürüyüş yapıyorlar, hatta bazen sessizce bir bankta oturup etrafı seyrediyorlar. Hepsi de çok anlamlı.

Üstün Zekalı Gençler Açısından: Artık kanatlarımla uçmak istiyorum, birey olma yolunda kendimi kendime ispat etmeliyim, hayatta anlamlandıramadığım ve karşı olduğum pek çok adaletsizlik var. Beni sokmaya çalıştıkları şablonlar içimde isyan yaratıyor. Evet ben duyguları konusunda aşırı hassasiyet yaşayan bireylerden biriyim. Bu beni duygularımı dengelemem konusunda çok zorluyor. Anlaşılmaya ihtiyacım var. Zaman zaman sınırları aşsam da kabul ve güvende hissetme ihtiyacım çok. Kendimden beklentilerim zaten yüksek, bazen siz de bunu dillendirince çok panikliyor, kaygılanıyor ve strese giriyorum. Arkadaşlarımın içinde bile kendimi yalnız hissettiğim zamanlar çok. Çoğu zaman olduğum gibi olsam, davransam ya da konuşsam kabul görmeyeceğimi düşünüyorum. Bir yandan da kendimi karşı cinse beğendirmek ve kabul görmek de istiyorum. İnanın bazen arkadaşlarımla konuşmaya başladığımda “mavi ekran”* veriyorlar.

*Mavi ekran: Boş ekran anlamında ve bir şeyden anlamayan bakışı ve ifadeyi anlatmak için

Yazının ikinci serisinde de ele alınacak pek çok konu var (Bkz. Bu yazının sonu). Ancak unutmamamız gerekenler onlar “üstün zekalı ve yetenekli” gençler olsalar da anlaşılmaya ve desteklenmeye ihtiyaç duyuyorlar. Pek çoğu için aileleri ilk sırada geliyor. Onlarda bıraktığınız duygu izi ne kadar derinse (pozitif anlamda) hayat onlar için o kadar kolay oluyor.

Çocuklarınız büyüdükçe lütfen soru sormayı ve onları desteklemeyi bırakmayın. Sizin onları en güçlü gördüğünüz zamanlar belki de desteğe en çok ihtiyacı olan zamanlardır. Hep sezgilerinizi dinleyin, kalbin pusulası şaşmaz.

Dr. Uğur Zat

Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Aile Eğitim Uzmanı

Ugur.zat@boun.edu.tr

Bölüm 2 Konuları: Bir yazı serisi olarak düşünülen bu paylaşım sonrası gelecek yazıda ele alınacak konular; “Artık bize ihtiyaçları kalmadı. Kendi kararlarını verebilirler” düşüncesi, “Bilgisayar başında vakit geçiriyorlar, artık bizim giremeyeceğimiz dijital bir dünya var” yanılgısı, “Zekası ve yeteneklerinin artık desteklenmeye ihtiyacı yok” düşüncesi, “Çok çabaladık ama ülkemizde üstün zekalı ve yetenekli bireyler içi yapılacak bir şey yok. Ben ortaokul ve lisede ne yapabilirim?” çaresizliği…



Kapat