Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuk Sahibi Ailelere: BİLSEM nedir ve ne değildir?
Sosyal medya yangın yeri. Aileler BİLSEM sonuçları açıklandıkça bir muhatap arıyor, bir açıklama bekliyor, bir gurur ya da bir üzüntü yaşıyorlar.
Bilsem’li olmak ya da olamamak. İşte bütün mesele bu!
….
Üstün zekalı çocukları olan aileler tanı ile beraber çocukları için en iyiyi yapmak için temel bir güdü ile hemen araştırma içine girerler. Arama motorlarından konu ile ilgili bilgi ararken, kitaplar edinmeye başlar, uzmanlardan sorularına cevap bulmaya çalışırlar.
Bana ulaşan yüzlerce aile görüştüm, birçok konuda kafalar karışık. “Türkiye’deki üstün zekalı ve yetenekli (MEB kullanımı ile ‘özel yetenekli’) çocuklar için eğitim imkanları var mı” ilk sorularından biri. İşte tam da bu noktada BİLSEM ulaşılması gereken bir hedef ve tek alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Tabi ki faklı üniversitelerin, belediyelerin bünyelerinde açmış oldukları merkezler, kurslar, eğitimler ve/veya uygulamalar var ancak BİLSEM devlete bağlı üstün zekalı ve yetenekli öğrenciler için zenginleştirilmiş müfredat ile özel eğitim gerektiren çocukların ihtiyaçları üzerine kurulmuş tek kurum.
Peki bu kurum nedir ve ne değildir?
BİLSEM bir devlet kurumudur. Okul dışı saat ve günlerde öğrencilere farklı müfredat ile zenginleştirilmiş eğitimler verir çünkü üstün zekâ bir özel eğitim alanıdır ve ihtiyaç duydukları özel eğitim gereksinimleri karşılamak üzere kurulmuştur.
Her kurumun olduğu gibi Bilsem’lerin de kendi içinde sıkıntıları ve gelişmesi gereken yönleri de vardır. Bu konuda neredeyse her BİLSEM birbirinden farklıdır denilebilir. Müdürlerinin vizyonları adeta BİLSEM’in dokusuna yansır. Öğretmenlerin çoğu alan uzmanı olarak eğitim görmüşlerdir ancak diğer taraftan hizmet içi eğitimlerle de üstün zekalı çocuklar hakkında donanımları arttırmak üzere gelişimleri sağlanmaya çalışılır. Üstün Zekalılar Öğretmenliği Bölümü’nden kaç tane mezun kurumlarda öğretmen olarak yer almaktadır bilmemekle beraber bu yazıyı okuyan ve bilen bir kişinin paylaşmasını da rica ederim.
Bilsem bir KURTARICI değildir. Tek başına harikalar yaratmaz, yaratamaz. Bilsem olmadan da çocuğunuza destek verebilir ve gelişimine yardımcı olabilirsiniz. Çocuğunuz için yapabileceğiniz en önemli şeydir; anlamak ve kabullenmek.
Bilsem öğrencisi olunamazsa DÜNYA SONU değildir. Çocuğunuz büyüyecek ve gelişecek. Farklılıklarını yönetme becerisini kazanana kadar ailesine yani size çok ihtiyacı var. Sizi gerektiğinde onun anlatmak istediklerini anlatamadığında dili, duyduklarını anlamlandıramadıklarında kulakları, küçücük yürekleri kocaman duygularına dayanamadığında ise limanları olacaksınız. Bunu AİLE DIŞINDA KİMSE yapamaz. Hiçbir kurum ya da öğretmen!
Bilsem bir SOSYAL SINIFLANDIRMA süreci değildir. Bilsem’li olmak ve ol(a)mamak sadece yetişkinlerin kafasında olan bir ayırımdır ve bu ayırımın en büyük nedenlerinden biri de toplu girilen tablet uygulamalarının genele yayılarak herkesin bunun bir SINAV olduğunu düşünme yanılgısıdır. Bu yüzden “sınava hazırlık” kavramı ile alt başlıklarında hangi ürün ve hizmetlerin sistemde yer aldığına bakmak için arama motorlarına gerek bile duymadan şu an kafa salladığınızı biliyorum. Öğretmenlerin ve velilerini bunu bir APOLET olarak görüp davranmaları ya da bu çocukların farklılaştırılmaları ise inanın ayrıca araştırılması gereken bir konudur. Bilsem’li olmak da dünyayı sırtında taşımak demek değildir. Onlar daha ÇOCUK. Sadece farklılıklarının belirlendiği bu süreçlerde onlara yüklenen manaların ağırlığını inanın biz yetişkinler bile kaldıramayız.
Bilsem özellikle zihin akranlarının bir arada olması için önemli gördüğüm bir kurumdur. Çünkü %2’lik dilimde olan bu bireyler kendilerinin farklılıklarının farkında ve yalnız hissetmektedirler. Burada önemli gördüğüm en önemli nokta bu yalnızlık hissinin azalmasındaki katkı ve kendini gerçekleştirebileceği ortamların olmasıdır.
Göz ardı edilmemesi gereken bir durum da kaygı seviyesi diğer bireylere göre yüksek olan ve mükemmelliyetçi yapıdaki özel yetenekli çocuklar için ise seçim sürecinin oldukça zorlayıcı olma ihtimalidir. Özellikle ailelerin bu konuda yaklaşımları da oldukça sıkıntılı. Şu cümleyi duyduğumdaki hislerimi yazmam ve ifade etmem öyle zor ki…
Yer bir pastane, çocuk bir pasta seçer. Annesi ile oturarak keyifle pastanın üzerindeki şekerden pengueni yemeye başlar ve yaz tatilinden bahsetmeye başlar, hayallerinden… Ve anne cevap verir “BİLSEM SINAVINI GEÇEMEZSEN TATİLİ UNUT!”
…..
Bilsem’li olamamak konusunda konuştuğum her aileden aldığım duygu izi ile şu satırları yazdırdı bana.
B aktım girememiş çocuk, ah iki gözüm,
İ mdat şimdi ne yapacağım?
L afımı derdimi nasıl anlatacağım?
S anırsın köy kuyulardayım !
E min olun şimdi zamanı,
M arifet burada, tam da şimdi bir şey yapmalı !
Peki ne ve nasıl? Şimdi sakin ! Hep beraber çocuklarımız, desteğe ve anlaşılmaya ihtiyaç duyan üstün zekalı ve yetenekli çocuklarımız için neler yapabileceğimizde.
Önce anlayın:
Her çocuk ayrı bir dünya. Mizaçları gereği kendilerini dünyada konumlandırdıkları bir tarzları var ???? ve üstün zekalı & yetenekli olmanın getirdiği özellikler. Anlayarak başlayacağız onları. Mükemmelliyetçi yaklaşımları nerede ayaklarına dolanıyor? Hassasiyetlerini nasıl yaşıyor? Hayal güçlerinin ürünlerini bizimle paylaşıyorlar mı? İlgi alanları ne? Liderlik becerilerini ortaya koymaları için farklı alanlar yaratıyor muyum? Sezgilerine inanması için destekliyor muyum? Sosyal iletişim becerilerinin hayattaki en önemli becerilerden biri olduğunun bilinci ile onu toplumun her kademesinden kişiler, ustalar, esnaflar, öğrenciler, üniversite hocaları, çiftçiler… ile tanıştırıyor muyum? Bedenini hareket ettirmesi ve rahatlaması için sıklıkla doğa ile vakit geçirmesi için elimden geleni yapıyor muyum? O küçücük akıllarında ve yüreklerinde dünya dertleri için bir şeyler yapmak isterken destekliyor muyum? İnanın önemi olanlar bunlar! Salt zeka ve gelişimi üzerine yapılan her aktivite ruhun gelişimini kaçırma riski de demektir. Dengede giderek zekası kadar farklılıklarını da geliştirmelerine izin verecek alanlar yaratmak her ailenin görevi. BUNU HİÇBİR KURUM YAPAMAZ!
Yargılamayın:
Her birey birbirinden farklı. Bazıları ise özel desteğe ihtiyaç duyar, aynen üstün zekalılar gibi. Asenkronize gelişim gösteren yani akıl ve muhakeme olarak güçlü ancak duygusal olarak derin ve volümlü üstüne üstlük kendi yaş grubu ile paralellik gösteren üstün zekalı çocuklar genellikle ŞIMARIKLIK, DİKKAT ÇEKMEK İSTEME vb. yargılanırlar. Duyularındaki hassasiyet çoğu zaman aileleri zorlar. Bunun yüzlerce örneğini duydum, dinledim, çözüm ürettik. Bu yüzden yargılanmadan desteklenmeleri önemli.
Lütfen onu kucağınıza aldığınız ilk anı hiç ama hiç unutmayın. Ülkemizin gerçeklerindeki zorlukların ve gelişmesi gereken alanların farkındayım, farkındayız. Bu yüzden galeyana gelip çocuğunuzu bu girdaba sokmaya çalışmayın, bunu fark ettiğiniz zaman durun bir nefes alın ve o ilk ana geri dönün. Hani kucağınıza aldığınız ana.
Son olarak size bir anahtar daha vereyim. AKADEMİK BAŞARIYI YAKALAYANLAR DUYGULARI ANLAŞILAN VE DESTEKLENEN ÜSTÜN ZEKALI BİREYLERDİR. Potansiyellerinin olduğu aşikar, şimdi bunu iç motivasyonla desteklemek lazım. Size çözümü de verdim zaten; duyguları anlaşılan, desteklenen ve farklılıklarını yönetme becerisini kazanmaları çok önemli.
Şimdi tekrar dönelim BİLSEM’li olmak konusuna. Çevremde çocuğu BİLSEM öğrencisi olan aileler de var, olmayanlar da, öğrenciliğe hak kazandığı halde devam etmek istemeyen de… Burada temel ekonomik bir bilgi ile başka bir bakış açısı getirmek istiyorum. Arz ve talep arasındaki ilişki bir ürünün ya da hizmetin (algılanan ya da bedelini ödemeye hazır olunan) kıymetini belirler (fiyat ya da prestij). Burada arz (Bilsem ve öğrenci kapasitesi) talep (Bilsem’e girmek isteyenler) açısından bakıldığında da durumun farklı bir yansıması ortaya çıkıyor. Bir de buna alternatifsizliği eklediğiniz zaman, hayal kırıklığınız ya da sevinciniz yüksek oluyor. Bu da normal ancak kendinizi çok hırpalamadan konuyu ele almak önemli.
Şimdi size yurt dışı bir örnek ile bitireyim istiyorum. İyi şeyler de oluyor ve olacak da.
Avustralya’da çocuk tanı aldıktan sonra süreç nasıl işliyor hadi bakalım. Öncelikle çocuğun farklılıkları ile ilgili aile ve öğretmen bir araya gelip bütüncül bir değerlendirme ile yani sadece akademik olarak çocuğu değerlendiriyorlar. Sonrasında çocuğun tanılanma süreci başlıyor ve tanılanan çocuk için okul farklılaştırılmış bir eğitim programı hazırlıyor ve burada amaç çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak oluyor. Her çocuğun ilgi alanı, yetenekleri, istekleri, güçlü ve geliştirilmesi gereken yanarı birbirinden farklı olduğu için her program da doğal olarak birbirinden farklı oluyor. Süreçte öğrenci ve velilerle öğrenci gelişiminin düzenli olarak izlenmesi ve gözden geçirilmesi en önemli noktalardan biri. Bu süreçte eğer program çocuğun ihtiyaçları ile uyuşmazsa alternatif seçenekler için aileler talepte bulunabiliyor; konu hızlandırma, yıl düzeyinde hızlanma ya da alternatif program uygulama gibi.
Her zaman söylendiği gibi, niyet birçok işin temeli. Şimdi hep beraber çocuklarımız için en iyi olanı “onlar adına karar vermeden ve onları tanıyarak sürece dahil ederek” yapmaya niyet edelim.
Ve son söz Mark Twain’den gelsin “Şefkat öyle bir dildir ki; sağır da işitebilir, kör de okuyabilir”.
Dr. Uğur Zat
Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Aile Eğitim Uzmanı