İstenmeyen Saplantılı Düşüncelere Katkıda Bulunan 9 Efsane
Genel olarak, istenmeyen düşüncelerin arasında takılıp kalmamıza neden olan düşüncelerle ilgili dokuz efsane vardır. Bu efsaneleri gerçeklerle yıkmak, zihinsel yorgunluğumuzu azaltacak ve hayat kalitemizin yükselmesini sağlayacaktır. İşte o efsane/mit olmuş hatalar:
Efsane 1: Düşüncelerimiz Kontrolümüz Altında
Gerçek: Düşüncelerimizin çoğu, bilinçli kontrolümüz altında değildir. Bu efsaneye inanmak, olumsuz düşünceleri olumlu olanlarla değiştirmeye yönelik yaygın ama yararsız bir çaba sarfetmemize neden olur.
Değiştirmeye çalıştığınız düşünceler kalıcı olma eğilimindedir ve genellikle daha güçlü bir şekilde geri döner. Araştırmalar, düşünce ne kadar üzücü olursa, onu bastırmaya çalıştıktan sonra geri tepmenin o kadar güçlü olduğunu göstermiştir. (Wegner)
Efsane 2: Düşüncelerimiz Karakterimizi Gösterir
Gerçek: Düşüncelerin karakterle hiçbir ilgisi yoktur. Karakter, hayatınızı nasıl yönettiğinizin ve gerçekte ne yapmayı veya yapmamayı seçtiğinizin bir yansımasıdır. Düşünceler, aklınızdan geçen şeydir. Karakter, aklınıza gelenlerle değil, hayatta yaptığınız seçimlerle ilgilidir.
Efsane 3: Düşüncelerimiz İç Benliği Gösterir
Bu, aklımızdaki her şeyin, ne kadar karşı çıkarsak yapalım, gerçek düşüncelerimizin ve duygularımızın bir yansıması olduğu inancıdır.
Gerçek: Herkesin geçici tuhaf, agresif veya çılgın düşünceleri vardır. Her düşünce altta yatan karakterin bir göstergesi olsaydı insanların yüzde 90 garip agresif, ya da deli olurdu.
Efsane 4: Bilinçaltı Zihin, Eylemleri Etkileyebilir
Gerçek: Freudyen sürçmelerin, otomatik çağrışımların ve rüyaların anlamını analiz etmek; bilinçaltı zihnin karmaşık işleyişini anlamaya çalışmanın popüler yollarıdır. Ancak anlık olarak "bebeğinizi düşürme düşüncesi" kesinlikle bilinçsizce zarar verme isteğini ortaya çıkarmaz, korkuluk alçak olduğu için "balkondan atlayabileceğiniz ani düşüncesi", gizli bilinçsiz intihar isteklerini ortaya çıkarmaz.
Efsane 5: Bir Şeyi Düşünmek Muhtemelen Olmasını Sağlar
Psikologlar bu efsaneyi "düşünce-eylem füzyonu" (Rachman 1993, Salkovskis 1985) veya "büyülü düşünme" olarak adlandırırlar.
Gerçek şu ki, bir düşünce, gerçekte ne olacağına dair bir mesaj değildir. Benzer şekilde, bir düşünce, gelecekteki korkunç bir eylem veya olayın tahmini veya uyarısı değildir. Düşünceler; uçak kazaları, otomobil kazaları veya doğal afetler konusunda uyarmaz. Ve kesinlikle düşüncelerimiz eylemleri veya olayları gerçekleştiremez. Düşünceler, gerçek dünyada olasılıkları değiştirmez. Nesneleri hareket ettirmezler, insanlara zarar veremezler.
Efsane 6: Bir Şeyi Düşünmek Olmasını Muhtemel Hale Getiriyor
Bu, beşinci efsanenin tam tersidir. Örnek: Sevdiğiniz birisini korumanın bir yolu olarak onun hakkında endişelenmektir.
Gerçek: Düşünceler gerçek dünyada olasılıkları değiştirmez. Birisi hakkında endişelenmek, onları korumak için bir şeyler yapıyormuşsunuz gibi hissetmenize neden olsa da, gerçekte sadece bir endişe döngüsünü güçlendirmek için beyninizi eğitiyorsunuz.
Efsane 7: Yalnızca Hasta İnsanların Saplantılı veya Tuhaf Düşünceleri Vardır
Gerçek: Hiç kimse tuhaf, iğrenç veya rahatsız edici düşüncelerden tamamen muaf değildir. Bu, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız, öğretmenleriniz ve doktorlarınız da dahil olmak üzere tanıdığınız hemen herkesin müdahaleci düşünceler yaşadığı anlamına gelir.
Efsane 8: Her Düşünce Düşünmeye Değer
Gerçek: Kablo TV gibi aynı anda aklımızdan geçen birçok farklı düşünce kanalımız var. Bunların hepsini düşünmek imkansızdır ve bazı kanallar sadece gereksizdir. Hepsi düşünmeye değmez.
Efsane 9: Tekrar Eden Düşünceler Önemlidir
Gerçek: Bir düşüncenin önemi veya anlamı, ne kadar tekrar ettiği ile çok az ilgisi vardır. Düşünceler; onlara karşı direnilirse veya karşı koyulursa tekrar etme eğilimindedir. Bastırmaya çalıştığınız herhangi bir düşüncenin -vücudunuzdaki tatlı tatlı kaşınan herhangi bir yeri düşünmek gibi- tekrarlama olasılığı daha yüksektir.
Herhangi bir düşünceye enerjinizi aktardığınızda bu, sinirsel bağlantılar kurulmasını ve düşüncenin gerçekleşmesi olasılığını artırır (Pittman ve Karle 2015). Bu, önemi ne olursa olsun her düşünce için geçerlidir. Basit gerçek şu ki, belirli düşüncelerin zihninize gelmesini engellemeye çalışmak, onları tekrar geri gelmelerine ve takılmış hissetmelerine neden olan şeydir.
Bu mitlerin bazılarına inanmak bile, sıradan düşüncelerin saplantılı hale gelmesine neden olabilir. Gerçekleri bilmek, müdahaleci düşüncelerin zihnimizi daha az meşgul etmesini sağlayacaktır.
İstenmeyen; saplantılı, takıntılı düşüncelerden kurtulmak konusunda daha ileri bir okuma için bu yazının yazarı olan Martin N. Seif'in Saplantılı Düşüncelerden Kurtulmak isimli kitabını aşağıdaki kitap görseline tıklayarak edinebilirsiniz.
Martin N. Seif, Ph.D.