Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL

Jennifer Nansubuga Makumbi’nin Kintu Romanına Ait Bir İnceleme

Ugandalı yazar Jennifer Nansubuga Makumbi’nin ilk romanı Kintu da tıpkı Chinua Achebe’nin Nijerya hakkında yazdığı “Parçalanma” romanı gibi, Uganda’nın ulusal anlatısı olarak anılacak bir eser.

Gerçekten de destansı içeriği ve Makumbi’nin Achebe’nin izinden giderek Ugandalılara, sık sık göz ardı ettikleri kendi tarihlerini anlatma amacının olduğunu ifade etmesi, bu tür karşılaştırmaları kaçınılmaz kılıyor.

Ancak kitap, her ne kadar ulusal bir kimlik oluşturmaya çalışsa da bunu, resmedilen Ugandalı kimliğinin zıttı olan ve geçmişinde globalleşmeyi barındıran 21. yy. dünyası bağlamında yapıyor.

Romanın kendi ayakları üzerinde durabilmesini sağlayan da aslında bu. Kintu bir ulusun hikayesini anlatmayı hedeflese de bunu didaktik bir kesinlik ile değil, bilinmeyene doğru öncülük ederek yapıyor.

Bu merak dolu yolculukta daha ilgi çekici olansa, karmaşık ve kafa karıştırıcı bir dünyanın ortasında, bağlarını keşfedenlerin oluşturduğu bir takımyıldızının hikayesi.

Roman aylar, yıllar, hatta yüzyıllar öncesine giderek vahşi bir ölümle başlıyor. Ardından, okuyucu nefesini tutarken, on sekizinci yüzyıla uzanıyor ve anlatı, hikâyenin kalanını oluşturan efsane üzerinden devam ediyor.

Efsane, Antik Buganda Krallığındaki Kintu Kidda adında bir valiyi konu alıyor.

Kitapta Kintu Kidda'nın, Buganda Krallığı'nın yeni liderine bağlılık yemini etmek için başkente doğru yola çıkması anlatılıyor. Kintu yolculuk boyunca tüm ailevi dramlarıyla mücadele ediyor ve yolculuk ilerledikçe nesillerce ailesini rahatsız edecek bir laneti de serbest bırakıyor.

Kintu'nun torunları, atalarına yüzyıllar önce musallat edilen bu laneti ortadan kaldırmak için yine atalarına ait topraklarda bir araya geliyor.

Makumbi bu sürükleyici kitapta bireysel ve kolektif kimlik, aile bağları, materyalizm, kader, geleneğe karşı modernizm, cinsiyet ve ataerkillik, sömürgecilik, etnik köken, savaş, din ve toplumsal tabular gibi son derece iddialı temaları ele alarak, Zola’nın Rougan-Macquart serisini ve Yüz Yıllık Yalnızlık kitabının daha realistik bağlamdaki halini anımsatıyor.

Her kısmıyla nefes kesici olan kitabı okurken, okuyucu bir karakterin hikayesine dalıp varsayımlarda bulunsa da bir sonraki perspektifin girişiyle tüm sanıları altüst olabiliyor. Ayrıca, yazarın bu dünyayı aile bağları üzerinden nasıl bir araya getirdiğini görme istediği de okuyucuda okumaya devam etme isteği uyandırıyor.

Bu aslında romanın itici gücünü de oluşturuyor: “Bireysel kimlik, yalnızca kişinin aile içinde hak ettiği yeri almasıyla elde edilir.”

Tüm karakterler başlangıçta izole bir yaşam sürerek, kendi tarihlerini bir şekilde inkâr etseler de çeşitli nedenlerle kendi geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar ve aile ağacı boyunca kendilerini keşfetmeye çalışırlar.

Makumbi'nin bir hikâye anlatıcısı olarak öne çıktığı yer, bu aile bağlarını gizemli bir şekilde sunarak okuyucuya kitabın son kısmına kadar tahmin yürütme fırsatı vermesidir. Kitabın son kısmında da yazar çeşitli anlatı dizilerini bir araya getirirken, birçok soruyu da cevapsız bırakarak aslında kendini anlama arayışının ömür boyu sürecek ve yalnızca topluluk içinden süzülerek elde edilebilecek bir süreç olduğunu ima ediyor. Benliğin, izole edilmiş bakış açılarının bir araya gelmesiyle oluştuğunu ve aslında başkalarıyla nasıl karmaşık bir şekilde bağlantılı olduğunu gösteriyor. Makumbi’nin bu mesajı özellikle giderek küreselleşen dünyadaki herkes için anlamlı. Bu nedenle Kintu sadece Ugandalılar için değil, hepimiz için okunması gereken bir kitap.

Sander Yayınları tarafından yayınlanan Kintu kitabına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Kaynak: https://www.theliteraryreview.org/book-review/a-review-of-kintu-by-jennifer-nansubuga-makumbi/



Kapat