Neden düştüğümü konuşurlarken kendi başıma ayağa kalkmayı öğrendim
Geç miydi.. güç müydü..
Fark etmemek suç muydu..
Ama çok iyi bildiğim bir şey var ki; ben bunların hepsini, “sizlerden” öğrendim.
……….
Önceleri “karşımdaki öyle istiyor, öyle seviyor” diye sessiz kaldığım her an için artık sesimi yükseltmeyi öğrendim. Benim de “hayır”larımın olduğunu, “sınırlarımın” olduğunu, “seçimlerimin” olduğunu bilmelilerdi artık. Konuşmayı öğrendim.
Kalbimi paylaştığım insanın beni “görmesi” için beklememeyi, O’nun baktığı yerde olmaya “uğraşmamayı” öğrendim.
“İncindiğimde incitmek” yerine; “beni incittin” diyerek arkamı dönüp gitmeyi ve her şeyi geride bırakabilmeyi öğrendim.
Kendimi bir daha öylece ortalara serpmemeyi, içimi olur olmaz insanlara dökmemeyi, hikayemin değerini herkesten önce benim bilmem ve kendime önce benim sarılmam gerektiğini öğrendim.
Öğrenmenin “yaşı” yokmuş ama “göz yaşı” varmış. Ne çok akıtmışım, ne çok acımışım.. yeni fark ettim. Değermiş ama.. gerçekten değermiş. Geç de olsa, o yaşları sevmeyi ve artık “aktığında her bir damlasını kendim silmeyi” öğrendim.
Artık satır aralarına sığdırmaya çalışıp yazdığım mesaj dolu post’lar da yok. Artık “oyun” yok. Sonunda ne olursa olsun, hatta “son”a götürse bile, “cesaret” var. Ben varım artık, her zamankinden daha çok. “Ben de varım” artık. Artık “her şeyi yüksek sesle, çekinmeden söylemeyi” de öğrendim.
Seni seven, geliyormuş. Kaf Dağı’nın ardından da olsa; koşa koşa, düşe kalka geliyormuş, senin için geliyormuş.. geliyormuş işte bir şekilde ne bileyim.. Bekletmiyormuş, incitmiyormuş. “Doğru insanın”sa eğer, kıyamıyormuş sana….. öğrendim.
Ya sıkı sıkı sarmalı, ya gevşek tutan elin parmakları arasından sessizce kayıp akmalı. Gitmek isteyeni tutmamayı, ait olmadığımı hissettiğim yerde durmamayı öğrendim.
“Ben” varmışım bir de.. kayıpmışım.. ya yokmuşum ya azmışım.. biraz kaybolmuşum.. Gülme bana.. bunu da yeni öğrendim.
Yorulduğumu, “o kadar da” güçlü olmadığımı, hatalarımı kabul etmeyi; hedeflerden sapmalarımı sevmeyi öğrendim. ..ve bunların hiçbirisinin, diğerleri tarafından kabul görmesine ihtiyaç duymadığımı da öğrendim.
Kilommuş, makyajlı ya da makyajsızmış, sözüm ona şöyle daha güzelmişim, şunu yapsam daha iyi olurmuş, şöyle yaşamalıymışım, şu şu yaptıklarım yüzünden olmuş her şey…… Sizi duymayı ama “dinlememeyi”; size değil, aynaya ve önüme bakmayı öğrendim.
Siz “neden düştüğümü” konuşurken, ben “kendi başıma ayağa kalkmayı” öğrendim.
“Düşüşlerimin size bir maliyeti ya da yükü olup olmayacağını düşünürken siz kara kara, ben saadece “kendimi kurtarırken yanımda olmanızı” istemiştim halbuki. Her insan kendini kurtarırdı zira, hikayenin sonunda. İçime oturdu çoğu şey gibi bu da. İşte şimdi söylüyorum: Ayaktayım, yine düşsem yine kendim kalkarım. ..ve evet, ben “size güvenmemeyi” de öğrendim.
Teşekkürler, “öğreten”lerim.. Sizlere “bugünkü ben”e katkılarınız için yürekten teşekkür ederim.