Onlara Her Yerde Rastlayabilirsiniz: Kimler mi? Üstün Zekalı ve Yetenekli Bireyler
Sokakta tatlı bir esinti tüm gün süren sıcaklığı hafifletmeye başlasa da çocuklar aynı heyecanla oynamaya devam ediyorlardı. Büyük çoğunluğu kaydırağın hemen yanındaki merdivenlerde oturmuş yeni oyunları için hayal dünyasına dalmışlardı bile. Öyle ki, uzaktaki basketbol sahasından gelen acı çığlık yanlarından geçip gitmişti sanki. Parkta oynayan çocukları balkonda kucağında bebeği ile seyreden Emel hanımdan ise bihaberlerdi elbette…
Oyun ile ilgili konuşmaya devam ederken Nehir’in sesi oturan annelerin kafalarını kaldıracak kadar o anı yırttı geçti.
“Ama haksızlık bu! Bizim takım daha güçlü oldu, bu şekilde onların kazanması imkansız”
Arkadaşları şaşkın şaşkın Nehir’in suratına baktılar. Ne olacaktı ki, kazanmak iyi bir şey değil miydi? Yahu şu Nehir ne garip biriydi. Oyunlarda hem hep kazanmak ve kural koyucu olmak istiyor ama kazanacağı belli olan oyunlarda da adalet diye deliriyordu.
Heee bir de olur olmaz yerlerde ağlamaları, uzun uzun cümleler kurmaları, her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatma çabası ve sonunda siz beni anlamıyorsunuz diye kendi dünyasına çekilip bir süre yalnız kalmak istemesi…Değişikti anlayacağınız!
Böyle anlattım diye kötü bir arkadaş ya da oyun bozan olduğunu düşünmeyin sakın ! Nehir çok iyidir, eğlencelidir, harika espriler yapar. Özellikle eve gitmeden az önce son sohbetlerimizde (ki bitmemesi için hızlandırılmış sohbetlerdir bunlar) bizi gülmekten kırar geçirir.
Bir de çok yaratıcıdır, muhteşem fikirleri vardır. Onunla saklambaç oynamak, uzaycılık oynamak, dinazorlarla savaşmak harikadır mesela. Öyle bir kaptırır ki oyuna kendini ve öyle güzel çözümler bulur ki oyun anında, şaşırırsınız. Ama bazen anlamakta güçlük çekiyorum onu, anlayacağınız farklı ama farkı ne anlamıyorum!
Mesela Nehir bazen abiler ve ablalarla muhabbet eder, daha da ilginci onlar da Nehir ile sohbeti çok sever ama nedense Nehir’i oyunlarına almak istemezler küçük diye, işte o zaman bir hüzün bulutu geçer gözbebeklerinden Nehir’in… Değişik işte, dedim ya !
Bir de veterinercilik oynadığımızda çok ağlıyor Nehir. Hayvanlara öyle düşkün ve hiçbir canlının canı acımasın istiyor. Ama bazı hayvanlar yenilmesi ve besin olması için dediğimizde yüzü darmadağın oluyor. Biz de soruyoruz sen kebap sevmiyor musun diye? Hamburger, köfte… Suratımıza bakıp, “Ben onları yemek istemiyorum ama büyümem için gerekliymiş.” diyor. İnanın anlayamıyorum onu, hamburger hele ketçapla kim dayanabilir ki!
Aslında o her hayvanı sever ve korumak ister. Mesela bahçenin köşesindeki büyük kayanın altında bir karınca yuvası var, o kayanın etrafına gittiğimizde çığlık çığlığa bağırır “Karıncaları öldüreceksiniz yapmayın, gelin buraya” diye. Ben dönsem de bizim o Furkan var ya o Furkan (ah Furkan !) karıncaların üzerinde zıplamaya başlar ve Nehir iki gözü iki çeşme annesinin yanında alır soluğu, Furkan’ın annesi de oğlunun yanında tabi ki. “Ya oğlum yapma bak nasıl üzülüyor Nehir”…
Ama çocuk bu, her sinirlendiğinde, kaybettiğinde ve bazen sadece canı sıkıldığı için o kayanın etrafında zıplar Furkan ve Nehir dayanamaz bu duruma… Ah Nehir takmasan ve kendini bu kadar üzmesen olmaz mı?
Aynı Anda Az Ötede, Basketbol Sahasında
Tüm bunlar olurken şimdi odağımız basketbol sahasına kaysın, bakalım orada durumlar ne?
Potaya attığı top girmeyen Sercan acı bir çığlık atmıştır. “Lanet olsun !” der, yapamadım!” Takım arkadaşı Cem gelir ve hızlıca omuzuna vurur ve yavaş ama etkili bir şekilde Sercan’ın duyabileceği şekilde konuşur “Hadi ama oyun devam ediyor”...
Sercan yaptığı her işin en iyi olmasını isteyen bir gençtir. Öyle iyi yapmak ister ki, durum kendi cümleleri ile şu şekildedir “Mükemmel olmayacaksa olmasın daha iyi”.. Mükemmel yapamayacağı düşüncesi ile bıraktığı ne çok şey vardı Sercan’ın hayatında…
Sercan atamadığı basketin öfkesi ile yumruklarını sıkar ve gözleri öfkeden dolmuştur. Sercan’ın başarısız olmaktan hoşlanmadığını tüm arkadaşları bilir ama takım oyununda bireysel başarı değil takımın başarısı önemlidir. Ne güzeldir takımın başarısını kutlamak ve ne rahatlatıcıdır başarısızlığı da paylaşmak.
Sercan yumruklarını gevşetir, topu Cem’e atar, Cem koşar arkasındaki Mehmet’in nefesini hisseder, durur, topu bir elinden diğerine hızlıca geçirir, gözünü sahanın sağına kaydırır ve Hakan oradadır Hakan’a topu atar. Hakan yakalayamaz, top rakibe geçer ve diğer potaya doğru tüm gençler koşmaya başlar.
Sercan az evvel yaşadığı öfkesi geçmiş Cem’in yanından geçerken omuzuna dokunur ve gülümseyerek göz kırpar. Cem o tatlı gülüşü ile cevap verir, yaz aylarında uzayan saçlarını geriye atar ve şimdi top yeniden potaya doğru yol almaktadır, tüm gözler o an toptadır….
Aynı Anda Az Ötede Bir Evin Balkonunda:
Ve şimdi de Emel hanımın balkonundayız.
Emel hanım uykudan kalkan Aydın’ı kucağına almış balkondan parkta oynayan gençleri ve çocukları seyrederken, bir yandan da kenarda sohbet eden ailelere gıpta ile bakmaktadır. İç geçirir ve kısık bir tonla kendi kendine “Bir dahaki yaz, evet bir dahaki yaz ben de sizlerle oturabileceğim” der.
Aydın kucağında kıpır kıpır bitmek bilmeyen bir ilgi ile etrafı seyretmeye devam eder. Elleri balkondaki saksılara uzanır, balkon demirlerine dokunmak ister, uçan bir arıyı tutmak için çırpınır.
Emel hanım derin bir nefes alır “E be oğlum, az daha uyusaydın da ben de biraz dinlenebilseydim”.
Aydın oldum olası az uyuyan ve hareketli bir bebektir. Çalışma hayatına doğum ile ara veren anne tüm vaktini Aydın ile geçirmekten mutludur ve bir o kadar da yorgun.
Aydın bebekliğinden beri annesinin gözlerinin içine bakan, onun her türlü duygusunu anladığını hissettiren, hareketli, her şeye meraklı, ilgi ve sevgi bekleyen bir çocuktur. Yoldan geçen arabaların gürültülerini duyunca önündeki önlüğü ağzına tıkıştırıp gözlerini kocaman açan, ona yaklaşan ve sevmek isteyen kişilerde de seçici olan, hayvanlara bayılan, suyu çok seven ve sürekli meraklı bir bebektir. Her bebek böyle midir diye düşünür Emel hanım ve sonra kafasındaki otomatik cevap gelir “Tabi bütün gün ilgileniyorum onunla, ondan böyle…”
Emel Hanım bunları düşünürken sitenin girişinde Ahmet’i görür ve Aydın’a dönerek ve parmağını sitenin giriş kapısına uzatmış bir şekilde “Bak baban geliyor, el sallayalım hadi” der.
Özel bir şirkette çalışan Ahmet bey İnsan Kaynakları Müdürü’dür. Son dönem yaşanan ekonomik gelişmelerden dolayı işten çıkarmaların olasılığı aklına geldikçe, bulduğu çözüm yollarını arttırmak için yeni fikirler üretmeye çalışır. Ah, kendilerini onların yerine koydukça içi acır, düşünmek bile istemez.
Aklı çok karışık, gönlü buruktur. Profesyonel (!) iş hayatında hedef odaklı ve insan odaklı olmayı eş zamanda beceremediği için kimi zaman kendisini başarısız da hisseder. Ama başkaları tarafından zaaflık olarak gözüken bu hassasiyetlerinden bahsetmemeyi öğrenmiştir.
Çocuk yaşlardan itibaren kendisini en çok üzen ise bu duyguların anlaşılmaması ve kabul görmemesidir. Bu yüzden, artık bu duygularını sadece içinde yaşayıp kimseyle paylaşmamanın huzurunu, paylaşamamanın acısına tercih etmiştir. Hayat devam ediyor der kendi kendine. Benim de artık bir evladım var ve ben de ailemi düşünmeliyim.
Keşke hayatta disütopik kitaplar kadar ütopik kitaplar da okunsa ve sevilse diye düşünür. Kendisini kendi ütopyasında olan ve başkalarının kurguladığı disütopik dünyada yaşayan biri gibi, farklı ve defolu hisseder.
Derin bir nefes alır, elindeki poşeti sol eline geçirir, zile basar. Emel Hanım kapı sesi ile yerinden kalkar. Aydın, balkon sefasının kesilmesinden hoşnutsuz mırıldanmaya başlar. Emel hanım kapıyı açar…Alelade bir gün daha akşama kavuşmuştur.
Aynı anda dört farklı perspektiften ele alınan mini hikayede de görmüş olduğunuz gibi; Nehir, Sercan, Aydın bebek ve Ahmet Bey farklı özellikleri ile “değişik”tir. Şimdi bilimsel anlamda üstün zekalıların değişikliklerinin (farklılıklarının) ve yazının nerelerinde ele alındığına bir kez daha bakalım ve üstün zekalı bireylerin özelliklerini bir kez daha hatırlayalım.
- Gelişmiş adalet duygusu (Nehir ve Ahmet Bey)
- Duygusal hassasiyet (Hepsi)
- Duygularını aşırı yaşamak (Hepsi)
- Bitmek bilmeyen merak duyguları (Aydın Bebek)
- Güçlü hayal kurma becerisi (Nehir)
- Liderlik özellikleri (Nehir ve Sercan)
- Mükemmelliyetçi yapıları (Sercan)
- Bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri ve az uykuya ihtiyaç duymaları (Aydın bebek)
- Yaratıcılıkları (Nehir)
- Kaygı seviyesinin yüksek olması (Nehir ve Aydın bebek)
- Empati becerilerinin yüksek olması (Ahmet Bey, Nehir)
- Espri yeteneği (Nehir)
- Başarısızlıklara tahammülsüzlükleri (Sercan)
- Doğa ve hayvan sevgisi (Nehir)
- Zihin akranlarına ihtiyaç duymaları (Nehir)
- Kendilerinin ANLAŞILMADIĞINI düşünmeleri (Ahmet Bey ve Nehir)
- Kendilerini YALNIZ hissetmeleri (Ahmet Bey)
- Zorbalığa uğramaları (Nehir)
- Sezgilerinin güçlü olması (Aydın bebek)